Ki ben ciğerimde acı bir tatla uyanırdım her seher. İşgal altındaki düşüncelerime taze ürpertiler demlerdim. Soğurdu. Haysiyetli bir hayat yaşardım.Hayatın mazereti olmazdı. Mazeret cebimde iki gün kalmazdı. Yaşayanlara değince muhakkak, ödünç nefesler alırdım;almak için. Alın yazıma birkaç apartman boşluğu açmak için. Olmayan pencerelerinden gökyüzüne dalardım. Şımartılmak için zar atardım. Yaz boyu dost arar, kış boyu postuma sarılırdım. Şiir içer. Mozart dinlerdim. Ciğerimdeki acı tatları bir ipe dizerek kolye yaptım henüz yutkunamamış bir boyuna taktım.Ortadoğu’dan ilaç aldım, yanık bir yağda yüzdüm. Fotoğraflar, acı fotoğraflar, yaşanmış fotoğraflar, gülümseyenleri ölmüş fotoğraflar… Saksımdaki suyla yıkadım. Yıkanmış fotoğraflar… Uzun zaman sonra bir geyik avladım, ardından acıdım. Geyiklerin muhakkak mazereti vardı. İnsanların fotoğrafları var. Mazeretsiz fotoğraflar, zahmetsiz fotoğraflar. Alaturka vakitlerde denk gelmiş, eşitlenmiş, ödünç alınmış, ödünç verilmiş, kireç gibi fotoğraflar. Farklı açıdan, birçok farklı açıdan. Delirme hakkını cebimde saklayarak uyuyorum,her seher aynı acı tatla uyanıyorum. Ortadoğu’da fotoğraflar var. Mazeretsiz fotoğraflar, yıkanmış fotoğraflar, acı fotoğraflar…
Yorum Yap