Kayıt

Soru sormak, soru yanıtlamak ve diğer kullanıcılarla iletişime geçmek için Bi Sorum Var platformuna kaydolun.

Giriş

Soru sormak, soru yanıtlamak ve diğer kullanıcılarla iletişime geçmek için BiSorumVar platformuna giriş yapın.

Parola Sıfırla

Parolanızı sıfırlamak için size gönderilen linke tıklayın. Lütfen e-postanızın gelen kutusu, spam, junk vb. klasörlerini kontrol ettiğinizden emin olun.


Lütfen bu soruyu neden şikayet ettiğinizi kısaca açıklayın.

Lütfen bu yanıtı neden şikayet ettiğinizi kısaca açıklayın.

Lütfen bu kullanıcıyı neden şikayet ettiğinizi kısaca açıklayın.

ATATÜRK VE EĞİTİM

ATATÜRK VE EĞİTİM

Özet

Atatürk denince küçüğünden büyüğüne her Türk evladının aklında az veya çok şekilde bir bilgi bulunmaktadır. Fakat bu yeterli değildir. Toplumun geneline baktığımızda Atatürk’ü yeterince iyi ve yakından tanımadığımız aşikârdır. Bu raporda Atatürk’ün zorlu hayat yolculuğundan, askeri ve siyasi başarılarından, günümüzde yeterince üzerine konuşmadığımız Türk eğitimine dair görüşlerinden ve eğitimde yaptığı devrimlerden bahsedeceğim. Bunun yanında Türk eğitimi için neden bu kadar anlam ifade ettiğini, Türk eğitimi adına söylediği sözlerden yola çıkarak yorumlayacağım. Hazırsak bu zorlu ve bir o kadar heyecan dolu yaşantıyı incelemeye başlayalım.

Giriş

Mustafa 1881 yılında Selânik’te üç katlı pembe bir binada doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Kardeşlerine bakacak olursak, 5 kardeşinden 4’ü küçük yaşlarda vefat edip yalnızca Makbule Hanım 1956’ya kadar yaşamıştır. Küçük Mustafa öğrenim çağına geldiğinde annesinin ısrarıyla Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde öğrenim hayatına başladı. Kısa bir süre sonra babasının isteğiyle dönemin modern sayılabilecek okulu olan Şemsi Efendi Mektebine geçti. Bu sırada babasını kaybeden küçük Mustafa bir süre dayısının çiftliğinde kaldıktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesine kaydoldu ve çok geçmeden, 1893 yılında, Selanik Askerî Rüştiyesine katıldı. Kemal ismini bu sıralarda, matematik dersinin öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi’den almıştır. Genç Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirip 1896 yılında Manastır Askerî İdadisine başladı. 3 yıl içinde Manastır Askeri İdadisini ’de bitirip, İstanbul’da Harp Okulu’nun piyade sınıfına yazıldı. Yıl 1902’yi gösterdiğinde Harp Okulundan teğmen rütbesiyle mezun olup ardından Harp Akademisine girdi. 11 Ocak 1905’te Harp Akademisinden yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. 1905 yılında Şam’daki 5. Ordu emrine atandı. Yine aynı yıl bazı arkadaşlarıyla birlikte, gizli olarak, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. 1907’de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) rütbesine yükseltildi. 31 Mart Vakası cereyan edince 15-16 Nisan 1909’da Hüseyin Hüsnü Paşa komutasındaki Hareket Ordusu’nun kurmay başkanı olarak Selanik’ten İstanbul’a hareket etti. 1911 yılında İtalyanlara karşı Derne ve Tobruk’ta kısa vadede başarılı savunmalar yaptı. Akabinde rütbesi binbaşılığa yükseltildi. 1913’te Sofya’ya askerî ataşe olarak atandı. 1 yıl sonra yarbaylığa yükseldi.

Kavramsal Bilgiler

Hayatında dönüm noktası olarak sayılabilecek olan 1. Dünya Savaşı patlak verince Çanakkale’de beklenilenden çok daha fazlasını ortaya koyan Mustafa Kemal orada bir kahramanlık destanı yazdı. 1 Nisan 1916’da tümgeneralliğe yükseldi. Doğuda Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis’in geri alınmasını sağladı. Mondros Ateşkes Antlaşmasının imzalanmasından bir gün sonra, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. İtilaf devletlerinin Osmanlı topraklarını işgale başlamalarından sonra Mustafa Kemal emir üzerine müfettiş olarak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı ve Kurtuluş Savaşı için ilk adımı atmış oldu. Yayımlanan genelgeler ve yapılan kongrelerden sonra 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclisin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Büyük Kurtuluş Savaşı aşamaları başarıyla sonlandıktan sonra 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934’te Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi. Atatürk’ün özel yaşamı ise sadelik içinde geçti.1923’te Latife Hanım’la evlendi. Bu evlilik sadece 2 yıl kadar sürdü. Bütün hayatı zorluk ve mücadele içinde geçen Atatürk’ün 1937 yılının sonlarına doğru sağlığı bozulmaya başladı. Gazi Paşa son günlerini İstanbul’da, sürekli doktorların gözetiminde geçirdi. Takvimler 10 Kasım 1938’i gösterdiğinde Ebedi Şef Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini kapadı. Hayata veda etmesine rağmen arkasında geleceğe ışık tutacak çok derin izler bıraktı. Bu izlerden biri hiç şüphesiz eğitim alanıdır. Öğrenim yıllarında matematiğe, edebiyata ve özellikle Türk tarihine olan ilgisi; görüşlerinde ve reformlarında kendini belli ettirmektedir. Atatürk’ün eğitim anlayışıyla ilgili görüşlerini maddeler halinde inceleyelim.

  1. Eğitimde Kadın Erkek Eşitliği
  2. Eğitimin Yaygınlaştırılması- Bilgisizliğin Ortadan Kaldırılması
  3. Eğitimde Uygulamaya Önem Verilmesi
  4. Milli Eğitim Sistemi Bilime Dayalı Olmalıdır.
  5. Eğitimde Laiklik İlkesi
  6. Türkiye Cumhuriyeti´nin Korunması
  7. Milli Eğitimde Disiplin
  8. Öğretmen ve Eğiticilere Önem Verilmesi
  9. Yüksek Öğretimde Reform
  10. Bilim Adamlarına Önem

Atatürk’ün eğitim görüşü, yaptığı devrimlerde de etkisini göstermiştir. Eğitim alanındaki devrimleri inceleyelim.

  1. Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
  2. Yeni Türk harflerine geçiş (1 Kasım 1928)
  3. Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
  4. Üniversite öğreniminde düzenleme- Öğrenimin laikleştirilmesi (31 Mayıs 1933)
  5. İstanbul Üniversitesi’nin Kurulması (1 Ağustos 1933)
  6. Güzel sanatlarda yenilikler

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir asker, büyük bir devlet adamı olduğu kadar, eğitim alanında da milletimizin çağdaşlaşmasını, atılım yapmasını sağlayan büyük bir liderdir. Atatürk’ün Millî Eğitim konusuna gösterdiği ilgi ve bu konuda sunduğu görüşlere bakıldığı zaman, bu konuya adeta bir eğitim düşünürü gibi eğildiği, konunun tüm yönleriyle yakından ilgilendiği, Millî Eğitimde göz önünde bulunması gerekli amaç ve ilkeleri açıklığa kavuşturduğu görülür. Atatürk’e göre, Türk Kurtuluş Savaşı, sadece askerî alanda, düşmanı vatan topraklarından atmayı tek amaç bilen bir hareket değildi.  Elbette ki askerî alanda kazanılacak zafer, millî kurtuluşun ilk şartıydı. Fakat zaferden sonra yapılacak işler, bağımsızlık savaşı kadar önem arz ediyordu. Muharebe sürerken bile, Atatürk, savaş bittikten sonraki sorunları düşünüyor, bu arada Millî Eğitim konusuna da eğiliyordu. Eğitimde öğretmenler onun için çok kıymetliydi. Biraz sonra da bahsedeceğim gibi, toplumun ihya olmasını öğretmenlerden geçtiğini düşünmekteydi. Hakikatin akıl ve bilimden geçtiğini bundan ötürü de bilim adamlarına saygı ve destek verilmesi gerektiğini savunuyordu. Yükseköğretim o zamanlar yeteri kadar etkin değildi. Yenilenmiş haliyle İstanbul Üniversitesi’nin açılması, onun bu konuya ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Cinsiyet ayrımı yapmaksızın eğitim yolunda kadının da erkeğin de eşit olması gerektiğini savundu. Reformlarına bakacak olursak, Atatürk zamanında Türk Dil ve Tarih Kurumları açılmıştır. Nitekim Osmanlı Devleti 600 yıllık bir çınar olmasına rağmen tarih kayıtları çok azdır. Atatürk, tarihin sadece Osmanlı’dan ibaret olmadığını, İslamiyet öncesi Türk devletlerinin de bilinmesi gerektiğini ve tarihi konularda yanlış kaynaklara meyledilmemesi için Türk Tarih Kurumu’nu açtı. Dil Kurumunu ise Türkçe’nin zenginliğini ortaya çıkarmak ve dünyadaki diğer diller arasında yaraşır bir yüksekliğe eriştirmek için kurdu. O dönemlerde yabancı okullar sıkıntılı bir durumdu. Zira bu okullarda öğrencilere siyasal ve milli egemenliğe ters düşecek kavramlar dayatılıyordu. Atatürk 1924’te bu gibi sorunları çözmek için ülkedeki tüm eğitim kurumlarını Maarif Vekaletine bağladı. Günümüzde hala tartışma konusu olan alfabenin değişmesi, bazı kesimlerce doğru bazı kesimlerce yanlış bir karardır. Peki, Latin alfabesine neden geçildi diyecek olursak onu da birkaç önemli madde içinde kavrayalım.

  1. Yeni kurulan Türk Devleti’nin Batıyla olan ilişkisinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi
  2. Latin alfabesinin, Arap alfabesinden daha kolay yazıldığı
  3. Arap alfabesinin Türkçeyi tam olarak iyi ifade edemeyişi
  4. Latin alfabesine geçilerek diğer Türk cumhuriyetlerine yakınlaşma ve Türkçeye uygun bir yazı sistemi geliştirilmesi, sebepleridir.

 

 

Tartışma, Yorum ve Sonuç

Atatürk’ün hayatına genel çerçeveden baktığımız zaman ortaya çıkan bir kavram bulunmaktadır. Bu kavram “hedef ve ideallerdir”. Mustafa, hedeflerinden, ideallerinden bir an olsun dönmedi ve neredeyse hepsini gerçekleştirdi. Babasını kaybettikten sonraki zorlu hayat yolculuğuna, Osmanlı’nın son dönemlerinin olması ve bu durumun eğitime, ekonomiye, topluma olumsuz yansımasına rağmen ayakta durmayı başaran Atatürk’e savaşlardaki kritik hamleleriyle ve millete güvenmesiyle; küle dönmüş bir toplumu canlandırdığı için teşekkür bizler için bir borçtur. Bir diğer borçlu olduğumuz konu ise kesinlikle eğitimdir. Mustafa Kemal’in eğitim için neden bu kadar önemli olduğunu, yaşadığı olaylardan ve kendi ağzından çıkan sözlerden yola çıkarak kavrayalım.

Bağımsızlık Savaşı’nda Yunan saldırısının en tehlikeli olduğu günlerde, 16 Temmuz 1921’de, Ankara’da “Maarif Kongresi” toplanmıştır. Atatürk cephedeki şartların olumsuzluğuna rağmen, bu kongrenin ertelenmesine izin vermemiş, kongrenin açılış konuşmasını kendisi yapmıştır. Bu konuşmasında:

“Yüzyıllarca süren derin idarî ihmallerin devlet bünyesinde açtığı yaraları iyileştirme yolunda harcanacak çabaların en büyüğünü, hiç şüphesiz, irfan yolunda kullanmalıyız.” diyen Atatürk, Osmanlı’nın yıkılma dönemindeki geri kalmışlığını yeni Türk devletinde atlatmak için en büyük çabanın bilim ve eğitim yolunda yapılması gerektiğini vurgular.

Atatürk’ün, “Cumhurbaşkanı olmasaydınız, ne olmak isterdiniz?” sorusuna, “Millî Eğitim Bakanı olarak eğitim davasına hizmet etmek isterdim” diye cevap vermesi bile, eğitimi millet hayatında ne kadar önemli bir kavram olarak gördüğünün işaretidir.

Orduların yönetilmesinde nasıl ilim ve fen rehber edinilerek zafere ulaşılmış ise, “milletimizi yetiştirmek için kaynak olan okullarımızın ve yüksek öğretim kurumlarımızın kuruluşunda da” ilim ve fenin yol gösterici olacağını belirten Atatürk, her fırsatta öğretmenlere şöyle sesleniyordu:
“Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordunuzun zaferi için yalnız zemin hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacak, siz sürdüreceksiniz ve mutlaka başarıya ulaşacaksınız”.

 Son olarak eğitim; bir milletin bağımsız yaşayabilmesi ve kalkınması için hayatî önem taşır. Atatürk’e göre, “en hassas nokta eğitim meselesidir”. Çünkü, “eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder”.

 

Kaynaklar

Prof. Dr. Abdulhaluk Mehmet ÇAY. ”Atatürk’ün Hayatı”. 2009.

Atatürkçü Düşünce- Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi, 1992. Genelkurmay, Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Yayınları, Atatürk Haftası Armağanı, Ankara. 1995.

“Mustafa Kemal Atatürk’ün Hayatı (1881-1938)”. Kulturportali, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2019,  https://www.kulturportali.gov.tr/portal/ataturk-un-hayati. 7 Haziran 2023.

“Atatürk Devrimleri”. İzmirsj, İzmirsj Medya, 2021, https://www.izmirsj.k12.tr/index.php/tr/ataturk/ataturk-un-devrimleri.html. 7 Haziran 2023.

Karakaş, Burç, “Atatürk’ün Eğitim Adına Yaptığı Devrimler!”. Univerlist, Univerlist Medya, 10 Kasım 2017, https://univerlist.com/tr/blog/ataturkun-egitim-adina-yaptigi-devrimler/. 7 Haziran 2023.

FEYZİOĞLU, Turhan, “Atatürk’ün Eğitime Verdiği Önem”. Diyadinnet, Diyadinnet Medya, 10 Şubat 2019, https://www.diyadinnet.com/bilgi-1808-ataturkun-egitime-verdigi-onem. 7 Haziran 2023.

Yorum Yap

Yorum yapmak için oturum açmalısınız.